Müzik öyle bir denizdir ki, ben paçaları sıvadım hala içine giremedim. Dede Efendi

27 Nisan 2013 Cumartesi

PSİKOLOJİDE MÜZİĞİN KULLANILMASI: ÖRNEK BİR ÇALIŞMA


Sinem Gökçe - Psikolog 

Müzik, insanlık tarihi kadar “eski”, kimsenin bir başkasına anlatamayacağı
kadar “bireysel ve öznel”, dünyanın her yerindeki tüm insanları kapsayacak kadar 
“genel ve evrensel”, yeni ve farklı çağrışımları taşıyabilmesi ile “her an yeni” bir 
oluşumdur (Başar ve Başar, 1997). Platon’un da belirttiği gibi “müzik, ruhun 
eğiticisidir”. 

                


Psikolojik sağaltımda diğer sanat alanlarının kullanılışı gibi müzik de sürece 
dahil edilebilen ve katkı sağlayan bir “araç” niteliğindedir. Müzik, tek başına terapötik 
bir etki sağlayabileceği gibi, kimi zaman uyarıp coşturarak kimi zaman gevşetip 
sakinleştirerek kimi zaman da katarsis nitelikli boşalımı sağlayarak psikofizyolojik 
değişimleri sağlayabilir. 
Müzik-terapi, ruhsal veya bedensel sorunları olan çocukların ve yetişkinlerin 
psikiyatrik sorunlarını belirlemede ve bunlara bir çözüm getirmede yol gösteren bir 
iletişim yöntemidir (Altınölçek,2003). Kendimizle iletişim kurma ise başkalarıyla ve dış
dünyayla iletişimin kapılarını açar. 
Müzik-terapi yüzyıllar boyunca hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bu 
konudaki en eski bilgi M.Ö. 585-500 yıllarında yaşayan Yunan filozof ve 
matematikçisi Pythagoras’ın umutsuzluğa düşen ya da çabuk öfkelenen hastaların, 
belirli melodilerle tedavi edilebileceğine ilişkin yaptığı çalışmalardır. Hipocrates, 
ilahilerin tedavi edici niteliği olduğunu belirtmiştir. Galien, müziğin akrep ve böcek 
sokmalarına karşı bir panzehir olduğunu, Lucain de kanamaların şarkılarla 
durdurulabileceğini ileri sürmüşlerdir. Özellikle Bergama’da bulunan Asklepion’da 
Asklepios, Hygelia ve diğer hekimlerin müziği kullanarak son derece etkin tedaviler 
yaptıklarına dair bilgiler vardır. 

Sufi felsefesi açısından ele alındığında, iç arınmayı sağlamada ve Tanrı’ya 
ulaşmada müziğin ve raksın önemli bir etkisi vardır. Ayrıca Evliya Çelebi’nin belirttiği 
ve günümüzde yapılan çalışmalarda da belirtildiği üzere Türk Sanat Müziği’nin her 
makamı farklı duyguları ortaya koymaktadır. Örneğin: Rast Makamı neşe ve huzur, 
Rehavi Makamı sonsuzluk duygusu, Segah Makamı rahatlık ve cesaret vermektedir. 
Müzik-terapinin etkiliğine ilişkin yapılan çalışmalarda insanların EEG’leri 
incelenmiştir. Üzüntü, endişe, mutluluk ve korku gibi duygular EEG’de farklı
dalgalanmalar yaratır. Değişik müzik türlerini dinleyen insanların EEG’lerinde de 
dalgalanmaların farklı olduğu görülmüştür. 
Terapötik müzik endorfin salgısını ve olumlu duyguları artırıp, korkuyu ve 
kaygıyı azaltır, kalp ritmini düzenler, kan basıncını düşürür, terlemeyi azaltır, kasları
gevşetir, nefesi dengeler, bağışık sistemini güçlendirir, hiperaktiviteyi sakinleştirir. 
Müzik, hareket reflekslerimizi uyararak uyumlu hareket etmemizi sağlar. 
Müzik-terapisinde, müzik, ses ve ritim eşliğinde beden ve duyguların 
bağlantısına yönelik egzersizler yapılmaktadır. 
Dünyada hem ruhsal hem de fizyolojik rahatsızlıkların tedavisinde bir araç 
olarak müzik-terapinin önemi uzun yıllardır kabul görmektedir. Ülkemizde ise müzikterapinin önemi son yıllarda tekrar keşfedilmiştir. Bunun en önemli örneği, 17 
Ağustos 1999 - Marmara Depremi ve 12 Kasım 1999 – Düzce Depremi sonrasında 
çocuklara yönelik olarak yapılan çalışmalardır. UNICEF ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 
ortak olarak projelendirdiği bu çalışmaların en önemli kısmı “Sınıf Temelli 
Müdahale”dir. Sınıf temelli müdahale çalışmaları “müzik-dans, resim, drama ve oyun” 
etkinliklerinin uygun, aşamalı planlamasıyla oluşturulmuş 15 oturumluk bir 
programdır. Her oturumda, “müzik-dans”, açılış ve kapanış olarak önemli bir bölümü 
oluşturmuştur. 
Sadece deprem gibi doğal afetlerden sonra değil; taciz,istismar (fiziksel, 
duygusal veya cinsel), trafik kazaları, sevilen birinin kaybı vb. travmatik olaylardan 
sonra bireylerin gösterdikleri tepkiler genel olarak “travma sonrası stres tepkileri” 
olarak isimlendirilir. Travmatik olaylardan sonra özellikle çocuklar, kendilerine, 
yakınlarına ve dünyaya ilişkin güven duygularını ve hayatlarını kontrol edebilecekleri 
duygusunu kaybederler. İletişim kurmakta, duygularını ifade temekte zorlanabilirler, 
duygusal kültlük yaşayabilirler. Fiziksel anlamda ellerine, kollarına hakim 
olamayabilirler, vücutlarındaki hormonal denge bozulabilir. Zaman zaman kalp 
atışları çok hızlı hale gelebilir. 
 Çocukların kendilerini ifade etme yolları içinde en fazla kullandıkları vücut 
hareketleridir (travmaya uğrayan çocuklarda bu bazen tek yoldur). Hareketler 
aracılığıyla kurulan iletişim sayesinde,kelimelerle anlatılamayan bir yaşantı ifade 
edilebilir hale gelir. Kendi yaşıtlarıyla yapılan müdahaleyle 
çocuklara; kendilerine ihanet etmiş çevreye karşı güven duymaya başlamalarına, 
yalnızlık duygularının azalmasına, otokontrollerini ve dayanıklıklarını geliştirmelerine 
yardımcı olunabilir. 
1999’da yaşanılan depremlerden sonra uyguladığımız STM programıyla 
deprem bölgesinde binlerce çocuğa ulaşıldı. Bu programın belki de belkemiğini
oluşturan “müzik ve dans” bölümünün yapısındaki temel noktalar: uygun müzik, 
uygun hareket ve ritmik düzenlemeydi. 

Müzik önceden de belirtildiği gibi, rahatlatarak, güçlendirerek umut ve güven 
duygusunun gelişmesinde terapötik ortamı şekillendirebilir. Uygun müzik, grup 
çalışmalarında ortaya çıkan acı veren malzemeyle yüzleşen katılımcıların 
(öğrencilerin) kendilerini daha az tedirgin ve daha dayanıklı hissetmelerine yardımcı
olur. Ayrıca çalışmayı yürüten grup liderlerinin ve katılımcıların sakinleşmesini de 
sağlar. 
Ritim, tüm canlılarda evrensel bir yaşam formu olarak ortaya çıkar. Çünkü tüm 
canlılar, kendi iç yapılarında belirli yaşamsal işlevlerini döngüsel bir ritim içinde 
gerçekleştirirler. Vücudumuzun işleyişi, günlük yaşamımız ve hatta tüm yaşamımızın 
kendi içinde bir ritmi vardır. Ritim ve hareketin, iyileştirmeyi hızlandırma ve değişik 
etkilerin desteklenmesi konularında kişileri ve grupları organize etme kapasitesinin 
olduğu varsayılmaktadır. Hareket ve müzik terapisinde sözel olmayan iletişim, vücut 
hareketlerinin çocukların kendini ifade etme ve iletişim kurmada kullandıkları doğal 
bir yol olması nedeniyle, travmaya uğramış çocuklar için etkilidir. Tutarlı ritmik 
hareketlerin kullanımı, travmaya uğramış çocukların, kendisine ihanet etmiş olan 
çevreye karşı güven duygusunu kazanmasına yardımcı olabilir. (Çevre kelimesi 
fiziksel, sosyal ve psikolojik kavramlarını kapsayacak biçimde kullanılmaktadır.) 
İşlevsel olarak davranışın tüm yönleri birbirini etkiler (fiziksel, kavramsal ve 
psikososyal). Tedavide ritim ve hareket kullanılırken davranışın bu farklı yönleri 
arasındaki ilişkinin olumlu uygulamaları bulunmaktadır. Katılımcılar sadece kendilerini 
çevreleyen dünya hakkında olumlu bir duygu kazanmakla kalmayıp aynı zamanda 
“Ümit/Umut” olarak adlandırılan daha olumlu bir deneyim geliştirirler. Müzik ve 
hareketin katalizör olarak kullanılmasıyla çocuk, özgürlük ve disiplin arasında denge 
kurmaya çalışırken şekillerin ve ilişkilerin algılanmasının önemini yaşar. 
Sembol ve gerçeğin eş zamanlı algılanması, bireyin kendisini daha büyük bir 
gerçeğin parçası olarak yaşamasına ve kendi benliğinin de bir bütünlüğe ulaştığını
hissetmesine yol açar. Bu daha büyük gerçek ise, tutarlı ve kendini tekrarlayan 
hareket şekillerinin kullanımıyla güvenilir olarak hissedilebilir. Travma sonrası
müdahalelerde bu nedenle müziğin ve hareketlerin kullanılması gerekir. 
Müzik-terapilerde uygun müziğin kullanımı, üzerinde durulacak temayla yani 
vurguyla bağlantılıdır. Ağırlıklı olarak kullanılacak olan vurgu, ritmi, hareketi, içe alma 
ve döngü fikrini destekleyecektir. Bu genellikle 3/4 ya da 6/8 ritmi olmalıdır. Özellikle 
klasik müzik, şarkılar, uygun yerel ezgiler ve çocuk şarkıları, çocuklarla travma 
sonrasında çalışırken etkilidir. 
1999 Marmara ve Düzce depremlerinden sonra yaptığımız çalışmalarda 
müzikler güçlendirme, umut, ayağı yere basma (tutarlılık) bütünlenmişlik, 
tamamlanmışlık ve neşe temaları çerçevesinde seçilmiştir. Hareketler de paralel 
olarak belirlenmiştir. Başlangıç aşamasında yerde yüzüstü uzanılarak baş, kollar, 
gövde, dizler ayaklar olarak aşama aşama ayağa kalkılmıştır. Burada hareketlerde 
tekrarların ve yavaşlığın olması süreç içinde kaybedilen güven, kontrol ve yaşamsal 
ritim duygularının tekrar kazanımını sağlamaktır.

Uygulamalarda kullanılan müzikler ise şöyledir: 


1-Saint Saens “Aquarium” 
2-Beethoven Piyano Sonatı No.33 Andante 
3-Over the River 
4-Kelt Ninnisi 
5-Schubert - Lullaby Waltz 
6-Afrika Davulu “Ma Belle Sinkwanee” 
7-Beethoven “Pathetique” Op 13 No.8 
8-Bach Viyolonsel Süitleri                               
 9-Yo Yo Ma “Appalachian Waltz                    
10-Beethoven Bagatelle No 3, 4                   
11-Daha Dün Annemizin Kollarında Yaşarken 
12-Akdeniz Çocukları
13-Dostluk 
14-Ey bülbül 
15-Dağlar 


16-Küçük Ayşe ile Küçük Asker 
17-Selvi Boylum Al Yazmalım 
18-Dila Hatun 
19-Ankara Havası
20-Gözlerin           
Özellikle “Gözlerin” şarkısının enstrumantal formunun oturumların 
kapanışlarında kullanılması gerek duygusal gerekse hareketler anlamında yoğun 
geçen uygulamanın ardından sakinleşimeyi, rahatlamayı, bütünleşmeyi sağlamakta 
son derece uygun bir müzik olduğu görülmüştür. 
15 oturum olarak uygulanan müdahale programı açılış dansıyla başlamış, 
ardından resim, oyun ve drama çalışmalarıyla devam etmiş ve kapanış dansıyla 
sonlanmıştır. Hareketler müzik eşliğinde yapılırken çalışmayı yönetenler müziğin 
ritmiyle uyumlu olarak, şiirsel bir tonda hareketlerin yönergelerini vermişlerdir. 
Özellikle müzik değişimlerinde uygulayıcılar bir sonraki müziğin ritmini hazırlayıcı
biçimde geçiş yönergelerini vermişlerdir. Müziğin ritmi, hareketler ve yönergeler 
arasında ritmik uyuşma ile tonlamanın sağlanması dikkatli bir ön hazırlık 
gerektirmiştir. Çünkü bunların sağlanamaması çocukların sarsılmış olan güven ve kontrol duygularının daha çok sarsılmasına yol açacaktır. Uygulamaların etkililiği üzerine yapılan araştırma sonuçlarına göre çocukların tepkilerinde belirgin biçimde düzelme olduğu bulunmuştur. Ayrıca çocukların en sevdikleri ve kendilerini en rahat ve mutlu hissettikleri etkinlikler olarak da açılış ve kapanış dansları ilk sıraları almıştır.

kaynak: Sinem Gökçe - Psikolog 
©www .muzikegitimcileri. net 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder