Müzik öyle bir denizdir ki, ben paçaları sıvadım hala içine giremedim. Dede Efendi

29 Nisan 2013 Pazartesi

TÜRK MÜZİK ELEŞTİRMENLERİNDE “ÖZLEM TEKİN ANLAŞILMIYOR" KLİŞESİ


Yıl 1996, bir kadın çıkmış “Aşk Her Şeyi Affeder Mi?” diyerek ortalığı inletiyor. Türkiye’nin o zamana kadar alışık olmadığı bir soundu müzik piyasasında uyguluyor Özlem Tekin. Elbette kapı arkası diye tabir ettiğimiz durumlar vardı o zamanlar, bu tür cesur sözler ve müzikler belirli barlarda çalınır, o çevrelerde tanınırdı. Şebnem Ferah’ın kurmuş olduğu ve daha sonradan katıldığı Volvox grubundan ayrılarak kendi çizgisini çizmek isteyen Özlem Tekin, profesyonel müzik yaşamında 1995’ten bu yana, yani 2013 yılına kadar bizlerle oldu. 

Bugüne dek, 7 stüdyo albümü ve 1 adet remix albümü çıkaran Tekin, birçok düet ve geri vokal çalışmalarında da bulundu ve müzisyen arkadaşlarına destek verdi. Özlem Tekin’in tek tabanca müzikal yolculuğu “Kime Ne” albümü ile başladı. Türkiye’deki kapı arkası rock-elektronik soundunu popüler ortama taşıması ilk önce yadırgandı. Bu kadar da farklılık Türkiye için o dönemlerde fazla mıydı? Bir noktadan bakarsan evet, çünkü o zamanlarda “Seni dün gece aldattım” diyen bir kadın vardı. Bir de saçlarını kazıtmıştı, siyah tonda makyajları vardı. Katıldığı televizyon programlarında yerinde duramıyordu? Kimdi bu kadın? Elbette Tekin, “Kime Ne” albümüyle farklı bir vizyon çizmeye devam etti müzik piyasasında. Bir kadın ağzından “Duvaksız Gelin” şarkısını da dinledi bu ülke ve hayata isyan edip, çığlık atan ve acı gerçeği yüzümüze çalan “Herkes Şanslı Doğmuyor” diyen kadını da. “Sebepsiz Savaş” ile protest tavrını alternatif müziğiyle birleştiren Özlem, evet belki de o zamanlar için ülkemize hep fazlaydı. 





Daha çok geçmeden 1-2 yıl sonrasında öldürdüğü sevgilisini toprağa gömen kadını da gördük, “Yol” şarkısıyla avrupada inanılmaz beğeni toplayan müzisyenimizle de gurur duyduk. “Öz” albümü şu an bile Türkiye’de eşsizliğini korumakta. 

Özlem Tekin’in müzikal seyri daha sonra da hep değişmeye devam etti. Laubali albümüyle batı ve doğu normlarını uyguladı, enstrüman çeşitliliğini arttırdı. Tek Başıma albümüyle tümüyle batıya göz kırpan, modern bir albüm yaptı. 109876543210 albümüyle kimilerine göre beklenen bir Özlem Tekin albümünü yaptı. Ne de olsa albümlerinde her ne soundu denerse denesin sahnede gördüğümüz o hırçın ve tekinsiz kadını, ruhunu yansıttığı albümle görmek herkesin istediği idi. 2005 sonrası müzikal anlamda biraz inzivaya çekilmek isteyen Tekin, 5 yıl aradan sonra 6. albümü ile geri döndü. Bu arada İstanbul’un yorgunluğunu Bodrum’da küçük bir kasabada atıyordu Özlem, bu da onu bir anlamda hem olgunlaştırmış hem de durgunlaştırmıştı. “Bana Bi’şey Olmaz” tam da bu olgunluk dönemine denk gelen bir albüm oldu. Özellike “Sen Anla” hiti büyük kitlelere ulaştı. 

Yıl oldu 2013 ve Özlem Tekin karşımıza 7. stüdyo albümü “Kargalar” ile çıktı. Belirtmek gerekir ki, yıllarca Özlem Tekin’in hep sert olmasını savunan ve bunu albümlerine de yansıtmasını isteyen kitleye bile sert gelen albüm oldu. Bu elbette kötü anlamda değildi. Fakat Türkiye bunu kaldırabilecek miydi? Bu düşünceler kafamızda dönerken kendimizi 96 yılındaki o durumda bulduk sanki. Rock müziğini popüler anlamda gün yüzüne çıkaran kadın, metal müziği paralel bu albümle popüler müzik piyasasında kendisinden sonraki gruplara cesaret yükleyebilir miydi?





Fakat değinmek istediğimiz durum aslında tamamen farklı. Yıllarca süren bu müzikal seyirde aslında Özlem Tekin gelmesi gereken noktada mıydı? Yani soru şu, bu kadar cesur bir müzisyen müzik toplumundan alması gereken takdiri almış mıydı? Cevap, hayır. Lakin bu çift taraflı işleyen bir durum oldu her daim. 

İlk taraf dinleyici olmuştur her zaman. Özlem Tekin’in kemik dinleyici kitlesi Özlem’in yıllarca değişen müzik tarzını tamamen kabullendi ve bununla mutlu oldu. Fakat zaten Türk dinleyicisinin alternatifliği kabullenmeme dürtüsü Özlem Tekin’in aykırı tarzıyla birleşince yıllarca süren “gizli” bir soyutlanma durumu çıktı ortaya. Özlem Tekin dinleyicinin hep içten içe “bu kadın çok yetenekli AMA…” dediği müzisyen oldu. Ama sonrası kişiden kişiye farklılık oluşturuyordu elbette. Kimisi Özlem Tekin’in belirli bir çizgide ilerlemesini ve buna sadık kalmasını savunurken, kimisi Özlem’i çok batıcı olmakla bile suçluyordu. 18 yılı aşkın süredir aslında Özlem Tekin kişisel misyonlarından biriydi Türk müziğinde farklılık yaratıp, bunu kabul ettirmek ve evet, yaptı da. Tek sorun, doğru anlaşılma olayı ya da kimin ne kadar anladığı. Bu zaman zarfında Özlem’in müzikal anlamda vicdanı rahat olabilir, çünkü hissettiği ve doğru bildiği şeyi yaptı. Peki ama bu müzikal yolculukta ona gerektiği değeri vermeyen dinleyiciler? 

Diğer taraf olan, kapı arkasındaki müzik eleştirmenleri elbette. 96 yılından beri ağızlarından düşürmedikleri eleştirme klişesi olan “Özlem Tekin anlaşılmıyor…” argümanına sarılıp sayfalarca yazı yazmaktan hala sıkılmadılar. Özlem Tekin 18 yıldır tüm farklılıkları Türkiye’ye kazandırırken müzik eleştirmenleri 18 yıldır tek bir cümle arkasına hep bilindik eleştirileri sıraladılar. 







Yine, Radikal Gazetesinde albüm kritikleri yapan eleştirmen Barış Akpolat, Özlem Tekin’in Kargalar albümünü eleştirirken Özlem Tekin’in kendi deyimlerinden yola çıkıyor. Özlem’e göre tarz değiştirmek de bir tarz. Ki bu söylemini her albümle ve şarkısıyla kanıtlar nitelikte. Lakin Barış Akpolat’a göre bu “tarz değiştirmenin tarz olması” Kargalar albümünün farklılığına uydurulmuş bir bahane olarak görülüyor. 7 albümlük yelpazeye baktığımızda oluşan görüntü zaten her albümün farklı bir tarzı sunması iken bir müzik eleştirmeninin bu kadar gereksiz bir açıklama yapması gerçekten ilginçtir. 

Özlem Tekin’in Kargalar albümünü çıkarmasıyla elbette diğer müzik eleştirmenleri de kollarını sıvadı ve kendi beğenilerine göre albümü analiz etmeye başladılar. Genel olarak, hem profesyonel müzik adamları tarafından hem de dinleyiciler tarafından olumlu eleştiriler alan albüm, sert sounduna ve farklılığına rağmen kabul görmüşe benziyor fakat klişeler Özlem Tekin’in peşini elbette bırakmıyor. 

Şebnem Ferah ile birlikte bir zamanlar birlikte çalışması ve elbette müzikal olarak çok farklı olsalar bile kategori olarak bir noktada olmaları onları karşılaştırmak için de yetti bile. Bu bazen istemsiz oldu, bazen de isteyerek. Dinleyiciler için kaçınılmaz olan ve tatlı-sert atışmalara sebep olan bu karşılaştırma rock müzik piyasasında tekinist ve şeboist kavramlarını bile hayatımıza soktu. Lakin bu karşılaştırmanın bazı noktalarda gereksizliği de tartışmasız gerçekti. İronik olarak bu gereksizlik en çok müzik eleştirmenleri tarafından yapıldı.

Olayın perde arkası biraz geniş ve karanlık aslında. Özlem Tekin’den 1 yıl sonra albüm çıkaran Şebnem Ferah, zamanında Sezen Aksu desteğini de peşine aldı. 2013 yılına kadar da bu değişmedi. Özellikle medyanın da desteğini fazlasıyla alan Ferah, ülkemizin “tarzına sadık kalan rock kraliçesi” ünvanı da taşıdı. Tüm müzik adamlarının gözünde rock temsilcisi olarak adledilen Ferah elbette durumdan da memnundu, zira kameralar karşısında inanılmaz utangaç ve de alçak gönüllü rock kraliçemiz “bazı” popüler tv programlarında başına taç takılmak suretiyle kameralara gülümsemeyi de ihmal etmedi. Bu sistemli gerçekleştiren ve dışarıdan bakınca oldukça basit gözüken bir durumdu. Müzik mafyamız Sezen Aksu’nun desteğiyle kendi küçük kabilesini kuran Ferah, rock müzikte izole bir ortam oluşturdu. Buna göre piramitin en başında kendisi olacak, aynı müzikal çerçevede olan müzisyenler piyasadaki tecrübelerine göre bu piramitlerdeki yerini alacaktı. Şöyle bir mantıklı gözle baktığımızda müzik piyasasına, hangi alternatif grubun popüler müzikte tutunduğunu gördünüz? Bunlar gerçekten anlaşılmadıkları için mi başarasız oldular yoksa piyasadaki belirli oyunların kurbanları mı oldular?




Bu sistemli soyutlama olayında Özlem Tekin hep farklı bir noktada durdu. Savaşan kadın hep o oldu. Kendi tabiriyle “birilerinin arkasına yaslanıp müzik olmaz, her şey tek başına yaptığında kıymetli…” Bu sitem elbette belirli bir mesaj içermekle beraber, Türk müziğindeki acı gerçeği de yansıtıyordu. Piyasada herkes birilerinin sırtına mı yaslanıyordu belirli bir noktaya gelmek için?

Bir televizyon programında Oray Eğin’in Sezen Aksu için “müzik mafyası” tanımlamasını kullanıp, “sizin hakkınızda kötü bir şey yazdırmıyorsunuz” demesi ve daha da keskinleşerek “medyayı elinizde tutuyorsunuz…” demesi ve Sezen Aksu’nun da tüm bunlara cevap olarak sadece programa bağlanıp “ama ıh mıh” diyerek telefonu kapaması, savaşan cephe için bazı şüpheleri elbette insanlardan yok etmişti. Sezen Aksu öğrencisi olan Şebnem Ferah’ın da bu taktiği uygulması kaçınılmazdı elbette. Dikkat ederseniz, yeni albümünü çıkaran Özlem Tekin’in albüm kritiğini yapan birçok eleştirmen, örnekleriyle; Metehan Mert Çakır (Rock Fm Genel Yayın Yönetmeni), İskender Paydaş (Prodüktör), Sühan Cebeci (Jolly Joker Konser Direktörü) ve Tolga Akyıldız (Müzik Yazarı) yazılarına klişe bir tavırla “Özlem Tekin güzel albüm yapmış ama Şebnem Ferah…” diye devam ediyorlar.

Dinleyiciler arasında adeta bir kural halini almış bu karşılaştırma, profesyonel müzik eleştirmenlerinin de yıllardır ağzına sakız olması ilginçtir. Hatta bazıları daha da ileri giderek “Şebnem Ferah artık farklı kategorize edilmeli” diyerekten profesyonelliğini hayranlığı ile gölgelemesi de ilginçtir. Bunu diyen adam da, ilginçtir ki onca teklifine rağmen Ferah mekanında konser vermeyi reddetmiştir. 

Medyayı bir şekilde yönlendiren müzik yazarları ve eleştirmenleri bir şarkıcının tekelinde yıllardan beri süregelen klişelerini bırakamamaları gariptir. Yine bir tabirle, yıllardır müziğini değiştiren ve cesur davranan Özlem Tekin, müzik eleştirmenlerinin korkaklığı ile savaşmaktadır. Yine sosyal medyada belirli takipçiye sahip olan eski Dream TV programcılarından ve müzik eleştirmenlerinden Güven Erkin Erkal’a göre, Kargalar albümü daha piyasaya çıkmadan önce kendi tabiriyle “Türkiye’deki dinamikleri değiştiren bir albümdür…”, aynı adam birkaç gün sonra albüm için “sertmiş gibi yapan, piyasaya oynayan” demekten kendini alamamıştır. Onun bu hali Özlem Tekin dinleyicileri arasında tepkiye neden olmuş, kendisi birebir “tüm fanlarına karşı ben” diyecek kadar da cesur hissetmiştir kendisini. Akabinde elbette, sunduğu programda 2 hafta içerisinde medyada oldukça olumlu eleştiriler alan ve geri dönüşleri güzel olan “Kargalar” şarkısını daha ikinci haftasında 5.sıradan girdiği listede 10.sıraya geriletmiş ve muhtemelen diğer sözde rock şarkıları listede aylarca fink atarken, “elimde kanıt var, müyap kanalında şarkı dinlenmiyor…” gibisinden bir savunma sunmuştur. İronik olarak ise, yine kendisi şarkının videosunun 3 ayrı kanala birden aynı tarihlerde yüklendiğini ve toplam izlenme sayısının 250bin’e yakın olduğunu bilmektedir. Bilmediği ise, ne kadar saçmaladığıdır.


 

Hem müzik piyasasındaki hem de medyadaki bu tekelleşme sorunun elbette tek kurbanı Özlem Tekin değildir. Fakat popüler müzikte bu kadar farklılık için savaşan, adeta bir asker olan Özlem Tekin’in zamanın birinde arkadaşım dediği kişiler tarafından bırakın takdir edilmeyi, anlamsızca izole edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. 

Sosyal ortamda, Kargalar şarkısını sert bulan power grubu klibi yayınlamama kararı almasından sonra Özlem Tekin dinleyicileri arasında bir gruplaşma oldu ve karara karşı savaş açıldı ve elbette geri dönüşleri de oldu. Ardından geçen birkaç hafta sonrasında power grubundan bir temcilsi ile gazete yazarı Onur Baştürk ile yapılan bir görüşme esnasında geçen klip neden yayınlanmıyor sorusuna verilen cevap hayli güldürücüydü. Power grubuna göre bir klibin yayınlanması, masa başındaki birkaç kişinin rastgele insanları arayıp, o şarkı hakkında olumlu dönüşleri ile ilgili bir durummuş. Klibin yayınlanmamasına karşı “hayır yayınlamıyoruz, çünkü böyle böyle…” demektense dinleyicilerle, en önemlisi Özlem Tekin’le dalga geçer gibi bir cevap vermesi Türk müziği açısından tamamen acınası bir durumdur. 

Bu yazı genel itibariyle sempatik bir bakış açısı içeriyormuş gibi görünse bile neredeyse yıllardır Özlem Tekin dinleyen, birebir iletişimde olan ve zaman zaman arkadaş da olan dinleyicilerinin görüşlerinin bir özetidir de aslında. Çünkü ister Özlem Tekin’in müziğine dışarıdan bakan bir kişi ol, ister olayların ta içinde ol, böylesine cesur bir müzisyene karşı ortaya koyulan tavır aşikardır. Elbette bazılarımızın hoşuna gitmeyeceği düşünceler de içerebilir yazı lakin bazı şeyleri değerlendirirken, en önemlisi ben bu yazıyı yazarken, hem neredeyse 20 yıllık bir haksızlığa karşı ayakta durmaya çalışıyorum, hem de bir dinleyici olmaktan çok olaya analitik bir mantıkla bakmaya çalışıyorum. Zira hepimizin yapması gereken de bu. 

Türk müziğinde yıllardır var olan cesur kalbi ve beyni için Özlem Tekin’e, cesaretin yanında her alan her dinleyiciye ve zamanını ayırıp bu yazıyı okuyan herkese teşekkür ederim.

1 yorum:

  1. Özlem Tekin de Şebnem Ferah gibi kendisine sağlam bir yer edinmiştir zaten. Müzisyenliği, önemi tartışılmaz bir noktada.

    YanıtlaSil